Ankara Barosu’na kayıtlı avukat D.A., önceki gün Sıhhiye’deki Adliye Sarayı’nda duruşmasının başlamasını beklerken, eski bir müvekkili tarafından darp edildi. Saldırgan çevredekiler tarafından sakinleştirilirken, aldığı yumruk darbesi nedeniyle avukat D.A.’nın başına dört dikiş atıldı.
Hürriyet Ankara’ya konuşan D.A., kendisini darp eden eski müvekkili hakkında şikâyetçi olduğunu ve soruşturma başlatıldığını belirterek, olayı şöyle anlattı:
“Bir ipoteğin paraya çevrilmesiyle ilgili dosyasına bakmıştım. Açık artırmada en yüksek teklifi vererek ihalesini aldığı evi, tescil işlemleri için İcra Dairesi’ne harç ödemesi yapmaması nedeniyle kaybetti. O süreçte kendisini bu ödemeyi yapması için uyardığım halde beni sorumlu tuttu ve tartıştık. Geçen hafta beni azletmişti. Dün(önceki gün) de ya tesadüfen ya da bilerek adliyede karşılaştık. Ben başka bir duruşmaya gidiyordum ve olay gerçekleşti.”
İTİBARSIZLAŞTIRAN BİR SÜREÇ
Hukuk Akademisi Derneği(HAD), yaşanan olaya tepki gösterdi. Ankara Adliyesi’ndekine benzer vakaların son dönemde arttığına dikkat çeken HAD Başkanı avukat Ömer Lütfü Avşar, şunları söyledi:
“Yakın zamanda bir kadın stajyer darp edildi, kadın hakimi bir başka hakim tokatladı, Bursa’da bir avukat bıçaklandı ve şehit oldu. Benzer olaylarda Türkiye Barolar Birliği kamuoyuyla paylaşmayıp, stajyerleri çağırıp ikna etmeye çalışıyor. Ve son olarak dün(önceki gün) yaşanan olay. Türkiye’de, sağlıkçıları, hukukçuları, gazetecileri ve diğer meslek sahiplerini, eğitimli olmayı itibarsızlaştıran bir süreç var. Avukat kamu hizmeti görür. Sadece gelir elde etmeye çalışan bir meslek grubu değildir.
ASLINDA KIYAMET KOPMASI GEREK
Avukatın sürekli itibarsızlaştırılması, yanında meslek örgütlerinin bulunmaması, olayların kamuoyuyla paylaşılmaması, adliyelerdeki güvensizliğin artması, olayların üzerinin örtülmeye çalışılması, bu tür insanları cesaretlendiren bir süreç. Aslında avukatın başına herhangi bir şey geldiğinde kıyamet kopması gerek. Ama kamuoyuyla paylaşılmadığı, duyurulmadığı için kimse ses çıkarmıyor. Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirlerde, her ay 10’larla sayılan vakalar yaşanıyor artık. Ama maalesef Barolar Birliği bu konularda hassasiyet göstermediği, hatta olayların üzerini örttüğü için net rakamlara ulaşılamıyor.”